12 Nisan 2014 Cumartesi

İstanbul Fashion Week 2014

Tasarımcı ve markaların yerli ve uluslararası platrformda tanınması için düzenlenen Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul bu sezon Tophane'de bulunan Antrepo 3'teydi. Tasarımcılar 2014  - 2015 Sonbahar/Kış sezonu koleksiyonlarını 5 gün boyunca çeşitli defile ve etkinliklerle sergilediler. Ben de son zamanlarda moda ile ilgili bir proje üzerinde çalıştığımdan fırsat buldukça Fashion Week kapsamındaki etkinliklere katılmaya çalıştım.




Defilelerden bahsetmeden önce ilk olarak podyumdan bahsetmeliyim sanırım. Bir platform değil de dümdüz beyaz bir podyum karşılıyor bizi. Bu da gerçek bir defile olması hissini, yakınlığını arttırmış bence. 

Bu yıl oldukça güzel tasarımlardan oluşan koleksiyonları izlemiş olsak da dünya çapında bir fark yaratacak tasarımlardan bahsedemiyoruz maalesef. Modanın sadece günlük hayatımızda taşıyabileceğimiz giysiler olmadığının farkındayım, sanat olarak bakmak gerek. Ancak bu illa ki sadece podyumlardan bakabileceğimiz tasarımlar yaratmak anlamına gelmiyor. Yine de yenilikçi ve heyecan verici tasarımlar görmek istiyoruz. Gerçi bu söylediğimle biraz da olsa zıt düşecek olmama rağmen şöyle bir cümle kurmak istiyorum; kişisel olarak daha giyilebilir, sade ve zarif tasarımlardan hoşlanıyorum. Bu yüzden aslında klasikleştiğini düşündüğüm ya da bana göre çok uç noktalardaki tasarımcılardan bahsetmek yerine klasik detaylara daha modern dokunuşlar getirdiğini düşündüğüm tasarımcılardan bahsetmeyi daha uygun buluyorum. 




NEJ (Nejla Güvenç) ile başlamak istiyorum aslında, her ne kadar final günü ve son katıldığım defile olsa da. Çünkü "YADA" ismini verdiği koleksiyonunu oldukça başarılı buldum. Moda severlerden de oldukça ilgi gördü zaten.

Sonbahar/Kış 2014 koleksiyonunda NEJ, şamanların güçlerini pekiştiren parlak siyah renkli, üzeri ince damarlı, tutulduğunda çok soğuk olan kutsal bir taştan “YADA” dan ilham alıyor. Yaşamda bereketi sağlayan “YADA” endüstrinin icinde ekolojik yaşamı destekleyen çağımız kadınının doğa ile iletişime geçme ihtiyacını karşılıyor.


Sonbahar/Kış 2014 koleksiyonunda NEJ, şamanizm öğretisinin temel prensibi olan, doğaya saygı ve özeni misyon kabul ediyor. Nej koleksiyonunda, şamanizmde kusursuz denge olarak tanımlanan evrenin üç kademesi; “Yeraltı, Yeryüzü, Gökyüzü” olgusundan yola çıkarak üç ana renk, derin siyah, aydınlık beyaz ve dumanlı griyi kullanmış.
Şaman davulu ile başlayan defilede, NEJ koleksiyonunu sergiledi. Koreograf Uğurhan Akdeniz ve ekibinin hazırladığı defilede Didem Soydan, Gizem Barlak, Çağla Zoralioğlu gibi yerli modellerin yanı sıra, yabancı modeller yer aldı.




Nihan Peker  de organizasyonun ses getiren tasarımcılarından biri oldu. "ZERO POINT(SIFIR NOKTASI)" adını verdiği koleksiyonunda pastel tonların ağırlıkta olduğu oldukça sade tasarımlarla çıktı karşımıza. 

Koleksiyonun ilham kaynağı, 1920'lerden ünlü bir tenisçi ve stil ikonu olan Suzanne Lenglen. 
Zero Point de teniste bir terim, bir yandan da kışa bir gönderme.

Koleksiyonda tenis ruhunu yansıtan detaylar ve pileler, 20'ler havasını yansıtan volanlar görülmekte. Koleksiyonda çift taraflı tasarımlar da öne çıkmakta. Kullanılan beyaz, pembe, gri ve lacivert renkler sayesinde yalın bir şıklık elde ediliyor. Kumaşlar ise ipek, krep ve kış temasını yansıtan kaşmir ve yünlüler.

Minimal bir çizgide yaratılan tasarımlar için öncelik giyilebilirlik olmuş. Nihan Peker, modanın geçici ve kısa ömürlü olduğunu düşünse de, klasikleşen minimallik anlayışının zamansız olduğunu düşünüyor.

Koleksiyondaki mankenler arasında Özge Ulusoy, Didem Soydan, Miss Turkey 1. Güzeli Rüveyda Öksüz, Berrin Kekliller gibi isimler bulunuyor.







Etkinliğin bir diğer dikkat çekici ismi de Burçe Bekrek'ti. Sobahar / Kış 2014 koleksiyonu için Fransız fizyolog Étienne-Jules Marey ü'in insan ve hayvan bedenindeki devinimler üzerine yaptığı anatomik çalışmalardan ilham alan tasarımcı, bu çalışmalardaki geometrik form, doku ve desen tekrarını tasarımlarına adapte ediyor. Tasarımcının ilham aldığı ve koleksiyonu hazırlarken izlediği görsellerden oluşan video da defilede kullanılmış.

Burçe Bekrek, bu koleksiyonunda grafik ve fotoğraf sanatçısı Serkan Mumcuoğlu ile birlikte çalışmış ve 'kronofotografik' denilen bir yöntemle hazırladığı desen tasarımlarını kaşmir, ipek, yün gibi yüzeylere uygulamış. 

Siyah ve gri tonlarından oluşan renk paletine sahip ipek, kaşmir, yün, koton kumaşlardan oluşan tasarımlar koleksiyonda yer bulmuş. Her sezon koleksiyonlarında yer alan ipek trenç elbiselerin, bu sezon kaşmirle birlikte kullanımı karşımıza çıkıyor. Oldukça fazla fermuar detayı gözümüze çarpıyor.

Ayrıca kendi tasarlayıp ürettiği, %100 kotondan oluşan ancak deri gibi görünen bir kumaştan üretilen bir malzemeyi görücüye çıkarmış. 

Burçe Bekrek, yeni koleksiyonundaki kadını, "yakalanamaz, durdurulamaz, kimseye ait olamaz, enerjik, sofistike ve kanatlarının altına rüzgarı aldığında uçabilen kuşlar gibi" diye tanımlıyor.





Bir diğer beğeni toplayan defile de Çiğdem Akın'a ait. Tasarımcı, geçen sezon Dante'nin ilahi komedyasından esinlenerek hazırladığı INFERNO isimli koleksiyonun devamı niteliğinde olan "PURGATORIO (ARAF)" isimli koleksiyonu ve sunumuyla modaseverlerin karşısına çıktı.

Koleksiyonda farklı kumaş kullanımları ve el işlemeleri dikkat çekti. Siyah, lacivert, saks ve gece mavisi renklerinin hakimiyetindeki koleksiyonda ipek, dantel, triko, deri ve kürk kullanılmış.

Çiğdem Akın’ın bu defile için podyumda bir araya getirdiği isimler de bir hayli dikkat çekici. Altın kızlar olarak adlandırılan grupta, Başak Gürsoy, Bahar Erdeniz, Canan Tarlan, Deniz Zorlu, Merih Akalın; ‘Gümüş Kızlar’ olarak Sema Şimşek, Deniz Pulaş, Selda Aksoy, Ceylan Saner, Begüm Özbek; ‘Çıtırlar’ olarak Alize Gördüm, Itır Esen ve Model of Turkey birincisi Gizem Gören, yer alırken;  defile mankeni kadrosunda ise Bilge Kara, Tuğçe Dural , Sezen Üstek, Deniz Özde Sürmeli, Özlem Katipoğlu, Filiz Aydın, Alara Kaya, Öznur Mızrak, Rana Genç, Emirhan Acar, İsmail Temur, Onur Danyıldız, Gizem Barlak , Günay Musayeva gibi isimler yer aldı.

Çiğdem Akın, defileye ek olarak GaleriBu'da INFERNO adlı enstelasyonunu gerçekleştirdi.





Erkek modası denilince ilk akla gelen tasarımcılardan olan Niyazi Erdoğan da yine oldukça başarılı bir koleksiyon sergiledi. (Kendisinin sadece erkek modasına yönelik çalışması kadınlar için büyük haksızlık diye düşünüyorum.)

Aldığı mimarlık eğitimi de koleksiyonuna yansımış ve bir önceki koleksiyonunda olduğu gibi mimarlık ile bütünleşen bir koleksiyon ortaya koymuş; koleksiyonunda ünlü mimar Sedad Hakkı Eldem'den ilham aldığını belirtmiş.

Niyazi Erdoğan, mimari anlayışını yansıtan Sonbahar/Kış 2014 Koleksiyonu için "Mimarlık eğitimim boyunca kulağıma küpe edilen iki cümle vardı: “Form fonksiyonu takip eder” ve “Az çoktur” Bu koleksiyonumun çıkış noktası da bu iki cümle oldu. Moda tasarımı kariyerim boyunca bana neden erkek koleksiyonu hazırladığımı sorduklarında, mimarlıkla birçok ortak noktası olduğunu söylemiştim. Bu noktaların başında da tanımlı alanlarda yaratıcılığınızı gösterebilme zorunluluğu geliyor.  Sonbahar/Kış 2014 koleksiyonumla bu bakış açısına daha da yaklaştığımı hissediyorum." diyerek kendi yorumunu yapmış. 



Niyazi Erdoğan'ın ilk koleksiyonundan bugüne devam eden yerli motifleri kullanma geleneği bu koleksiyonda da devam etti. Sedat Hakkı Eldem'in yapılarında görüldüğü gibi, güneşi içine alan geniş şeffaf yüzeyler, parlak ve metalik yüzeyler ve geniş cam yüzeylerdeki akisleri andıran baskılı parçalar görülüyor. Planlarda ve cephelerde sıkça görülen grid'ler kumaşlara ekose olarak yansımış. Gündelik hayatta da kullanılan aktif spor giysilerinin kumaşları ile yüksek kalitede yünlü kumaşlar birlikte kullanılmış. Koleksiyonun renkleri betonarme binalardaki gibi daha çok gri tonlarında.

Tasarımcının kentli detaylarla ördüğü bu sezon koleksiyonunun sportif yönünü ise bisikletçilik tamamlıyor. Uygar bir şehirde sadece spor için değil, ulaşım amacıyla da bisiklet kullanımını destekleyen Erdoğan, podyumunda Yiğit Kuyulu’nun markası Altair Telian’ın el yapımı bisikletlerini kullanmış.






Fashion Week kapsamında gerçekleştirilen tek koleksiyon sunma yöntemi klasik defileler değildi elbette. Defile atmosferi elbette bambaşka ancak her koleksiyona da uygun değil. Daha yeni ve genç tasarımcılar için bir defile salonunu doldurmak zor olabileceği gibi, bunun yanında daha farklı ve yenilikçi bir atmosfer sunmaları açısından "Studio" ve "Offsite"lar da etkinlik kapsamında bolca yer bulmuş.



Moda Tasarımcıları Derneği Başkanı Mehtap Elaidi’nin "Istanbul is the New Black" koleksiyonu ise gömleklerin hikayelerini ön plana çıkarmayı hedefleyen sade bir sunumla Galeri Mana’da sergilendi. 

Sonbahar/Kış 2014 beyaz gömlek koleksiyonu, kendi hikayelerini anlatan beyaz gömleklerden oluşuyordu. Tasarımcının kişisel yolculuğunda iz bırakmış semtlerden ve bu semtlerde gizli anılardan ilham alan koleksiyonun her bir gömleği, seçilen semtin şahsına münhasır kimliğini yansıtıyor. Mehtap Elaidi, kendi hatıralarından yola çıkarak yarattığı hayali kadınlara ait özellikleri semtlere atfediyor ve böylelikle ortaya her semtin sahip olduğu dinamiklerden beslenen, o semte ait bir insan profili çıkıyor.

Elaidi, tasarımlarında dokularla da oynamış. Parçalarda sadece poplin değil; pamuk poplin, saten poplin malzemeler de kullanılmış. Bunun yanında beyaz payetler, kürkümsü malzeme ve krep de görebiliyoruz.




İzmir'li genç tasarımcı Zeynep Mayruk ise koleksiyon sunumunu stüdyo defilesi ile gerçekleştirdi. Sonbahar / Kış 2014 koleksiyon sportif ve dinamik detaylara sahip; bir kış koleksiyonuna uygun olarak Örgü ve hayvan desenleri ile süslenmiş. Parçalarda soluk pembe ve mavi gibi renklerin yanı sıra bordo ve siyahlar da göze çarpıyor.





Bu yazıyı yazmam öyle uzun sürdü ki! Aslında hemen fashion week bittiği gün yazmaya başladım ancak, bilgisayarımdaki sorunlar ve ardından yoğun programım dolayısıyla daha yeni vakit bulabildim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder